INDUSTRIALL KÜRESEL VE AVRUPA SENDİKALARININ TÜRKİYE'DEKİ ÜYELERİ İLE ORTAK İSTİŞARE TOPLANTISI 25 EKİM 2018 'DE GENEL MERKEZİMİZDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ
< Geri

Sendikamızın üyesi bulunduğu IndustriALL Küresel ve Avrupa Sendikalarının Genel Sekreterleri Valter Sanches ve Luc Triangle Türkiye’de ve Dünyada yaşanan ekonomik dalgalanmanın çalışan kesim ve sendikalar üzerindeki etkilerini dinlemek ve üyeleri ile dayanışma içerisinde olduklarını göstermek amacıyla Ankara’ya geldiler.

İki üst kuruluşa üye sendikaların genel başkanları ve yöneticilerinin katıldığı toplantı TES-İŞ genel merkezinde gerçekleştirildi. Sendikamız adına toplantıya katılan ve ev sahipliğini üstlenen Genel Başkan Yardımcımız Ersin AKMA yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi.

“Bazılarınızın bildiği gibi sendikamızın Genel Başkanı Mustafa Şahin, rahatsızlığı ve yaklaşık iki hafta önce geçirdiği bir operasyon sebebiyle halen hastanede tedavi görüyor.

Bu nedenle kendisi bugün bizlerle birlikte olamadı. Ancak, sizlere ayrı ayrı selamlarını mutlaka iletmemi istedi.   

Her istişare toplantımızda dile getirildiği gibi iki üst kuruluşumuzun Genel Sekreterlerinin ülkemize olan yakın ilgilerinden ve ülkemizi sık sık ziyaret etmelerinden TES-İŞ olarak son derece büyük memnuniyet duymaktayız.

Düzenli hale gelen bu istişare toplantılarından ve uluslararası kuruluşlarımızla sürekli dayanışma içerisinde olmaktan TES-İŞ olarak ziyadesiyle istifade etmekteyiz. 

Son toplantımızdan bu yana ülkemizde gerçekten önemli değişimler yaşanmıştır. Anayasa referandumu ve haziran ayında gerçekleştirilen seçimlerin ardından Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine tam olarak geçiş yapmıştır.

TES-İŞ olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, kampanyaları ve seçimlerin nasıl bir havada yapıldığını yakından izledik. Süreci kendi içimizde değerlendirdik.

Tüm tartışmalara ve farklı yaklaşımlara rağmen, seçimlerin demokratik bir olgunluk içerisinde tamamlanmış olmasını ülkemiz demokrasisi açısından memnuniyetle karşıladık.

Yeni hükümet sistemi ile yürütmenin yanında ülkemizin idari yapısı da önemli bir reform sürecine tabi tutulmuştur.

Bazı yapılar lağvedilirken, bakanlıklar yeniden düzenlenmiş, Külliyede ülke yönetimi ile ilgili planlama yapan yeni kurul ve yapılar oluşturulmuştur. 

Elbette çalışma hayatını ve sendikaları yakından ilgilendiren gelişmeleri, idari yapıdaki değişikliklerin mevcut sendikal sorunların çözümü noktasında ne getirip ne götüreceğini zaman içerisinde hep birlikte değerlendireceğiz.

Ancak, tüm sendikaların öncelikli gündeminde şu anda ekonomide yaşanan dalgalanmalar yer almaktadır.

Amerika’nın başkanı Trump’ın diğer ülkelere karşı tek taraflı olarak başlattığı ticaret savaşları ve dünya ekonomisindeki belirsizlik, Türkiye’yi ve pek çok başka ülkeyi olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Amerika’nın ikili diplomatik sorunların çözümünde döviz kurlarını kullanarak ülkemiz üzerinde yaptırım uygulamaya çalışması, tüketici fiyatlarındaki artışı ve enflasyonu hızlandırmıştır. 

Üyelerimizin ve emeği ile geçinen tüm kesimlerin alım güçlerinin zayıflamasına neden olmuştur.

Açıklanan Hükümet programlarına ve alınan önlemlere rağmen ekonomimizin hassas olması, iç veya dış siyasi gelişmelerden kolay etkilenebilmesi nedeniyle kaygılarımız devam etmektedir.

Uluslararası işçi hareketi, Trump’ın sorumsuz bir şekilde ve sadece tüccar zihniyeti ile hareket ederek, tüm dünyada istikrarsızlığı, işsizliği ve gelir adaletsizliğini artırabilecek politikalarına engel olmak için daha fazla gayret göstermelidir.

Trump yönetiminin tek taraflı başlattığı ticari savaşın ve döviz kurları üzerinden oynadığı oyunların hedefi olan Türkiye; enflasyona ve yüksek faizlere karşı verdiği mücadelenin yanında, Suriye ve Irakta yaşanan savaş ve terör olayları, milyonlarca mültecinin barınma ve bakım masrafları gibi bölgesel sorunlarla da mücadele etmektedir.

Bu kadar çok ve kapsamlı meselenin ülkemizin gündemini sürekli meşgul ettiği bir dönemde sendikaların ve işçinin sorunlarını konuşmak ve çözüm noktasına getirmek gerçekten zor olmaktadır. 

Ekonomik sorunların yaşandığı her yerde bedelin öncelikle çalışan kesime ödetildiğini hepimiz biliyoruz.

Dünyadaki belirsiz gidişatın ve ülkemizde yaşanan ekonomik dalgalanmanın bir kez daha işsizlik, düşük ücret, geçim derdi, kötü ve güvensiz çalışma koşulları gibi bedeller olarak karşımıza çıkmasını istemiyoruz.

Her ne kadar sözleşmelerimizde enflasyon artışlarını dikkate alıyor olsak da faiz ve enflasyondaki artışların işçinin refahını ve yaşam koşullarını olumsuz etkilemesinden ve alım gücümüzü zayıflatmasından endişe duyuyoruz.

Bu çerçevede, aralık ayında yapılacak tespit çalışmalarından önce asgari ücretin, şu an için net 2000 TL’ye yükseltilmesini ve Aralık ayında yapılacak müzakerelerin bu rakam üzerinden sürdürülmesini talep ediyoruz.

Asgari ücret konusunda işçi konfederasyonlarımızın benzer açıklamalar yapmasını, daha iyi bir sonuç alınabilmesi açısından son derece yerinde adımlar olarak değerlendiriyoruz.  

Ek olarak, taşeron işçiliğin sona erdirilmesi için 5 Aralık 2017 günü Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamanın sonucunda yürürlüğe giren 696 Sayılı Kararname, yüzbinlerce taşeron işçisinin kadroya geçmesine vesile olmuştur. Atılan bu önemli adım için tüm sendikalar memnuniyeti zaten dile getirmiştir.

Ancak, KİT’lerde çalışan ve hala kadro bekleyen yaklaşık 85 bin taşeron işçisi kadroya alınmadan bu sürecin bizim açımızdan sona ermiş olmayacağını da ifade etmek isterim.

Hepimiz açısından önem arz eden bir diğer konu da Kıdem tazminatı fonu meselesidir.

İşçi ve işverenin itirazları sonucu her defasında rafa kalkan bu mesele yaşanan her ekonomik sıkıntıda yeniden gündeme getirilmektedir.

Her platformda defalarca dile getirdiğimiz gibi kıdem tazminatı işçilerin hayallerini gerçekleştirebilmeleri için sahip oldukları tek umuttur. Sadece para kaynağı olarak görülmemelidir.

Bu nedenle bizler, kıdem tazminatının mevcut haliyle devamından yanayız.

Haklarımızı geriye götürecek herhangi bir düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değildir.  Eğer bir düzenleme yapılacaksa, haklarını alamayanlar için yapılmalıdır.  

Örgütlenme açısından baktığımızda, konfederasyonlarımızın toplam üye sayılarının son yıllarda kısmi bir şekilde arttığını görmekteyiz. 

Aslında ülkemizde örgütlenme hakkı ve pek çok sendikal özgürlük, Türkiye tarafından onaylanmış ILO sözleşmeleri, anayasa ve yasalar tarafından güvence altına alınmıştır.

Ancak, mevzuata rağmen sendikal örgütlenmenin kolay olmadığını ve uygulamada hala zorluklar yaşandığını tüm sendikalar ifade etmektedir…”

IndustriALL Küresel Sendikası Genel Sekreteri Valter Sanchez, ise bir önceki toplantıdan bu yana Türkiye’de ekonomik dalgalanmaların ve buna bağlı olarak farklı konuların gündemde olduğunu ifade ederek, Türkiye’deki üyelerini dinlemeye ve dayanışma içerisinde olduklarını göstermeye geldiklerini ifade etti.

Mültecilerle ilgili sorunlarının devam ettiğini ifade eden Valter, Amerika’nın özellikle belli sektörlerde korumacı yaklaşımlarının Türkiye, Kanada, Çin ve pek çok ülkeyi etkilediğini, işten çıkarmaların yaygınlaşmasından endişe duyduklarını söyledi. Bu konuyla ilgili IndustriALL bünyesinde bir komite kuruluğunu belirtti.

Türkiye’nin ve ülkemizdeki üyelerinin IndustriALL için önemli olduğunu, toplantıdan sonra hazırlanacak ortak raporun her iki uluslararası kuruluşa üye sendikaların ve uluslararası sendikal hareketin değerlendirmelerine sunulacağını söyledi.

IndustriAll Avrupa Sendikası Genel Sekreteri Luc Triangle ise dünyanın iyiye gitmediğini, belirsizliklerin, eşitsizliklerin ve adaletsizliğin arttığını söyledi. Avrupa’da özellikle ekonomik kriz sonrası yaratılan üç milyondan fazla işin büyük çoğunluğunun iyi işler olmadığını, genellikle kısa süreli sözleşmeli işlerden oluştuğunu ve ücretler üzerinde ciddi baskılar yaşandığını kaydetti.

Avrupa’nın mültecilerin nasıl eğitileceğini ve iş gücüne dahil edilebileceklerini konuştuğunu anlattı. Avrupa sendikal hareketinin kapıların kapatılması noktasında Avrupa’lı siyasileri eleştirdiğini, Türkiye’ye sadece para vererek insani açıdan böylesi önemli bir soruna çözüm bulunamayacağına inandıklarını söyledi.  Eşitsizliğin, zengin ve fakir arasındaki uçurumun derinleştiğini ifade eden Luc, Avrupa’da artan yabancı düşmanlığı ile ilgili endişelerini anlattı.

Avrupa’nın; Amerika’nın yaptıklarını gördükten sonra, yeni partnerler aramaya başladığını, ekonominin bölgesel bloklar üzerinden yürüdüğü bir dönemde Türkiye’nin Avrupa’dan ayrı düşünülemeyeceğini ifade etti.  

Toplantının ardından Genel Sekreterlerin Türkiye’deki ekonomik suruma ilişkin hazırlayacakları rapor, iki üst kuruluşumuzun da Kasım ayında yapılacak yönetim kurullarına sunulacak.